Bugün sizlere düğün sezonu yaklaşırken gelin ve damatların fotoğrafçıları ile yapacağı sözleşmelerde dikkat edilmesi gereken konulara bir Yargıtay kararı üzerinden örneklendirerek değinmek istiyorum. Biliyorum blogumuzu sadece profesyonel fotoğrafçılar değil, ilgi duyan herkes okumakta ve geri dönüşler sağlamaktadır. Bu nedenle bu yazımızın hem hizmeti alan kişilere hem de hizmeti veren fotoğrafçılara adalet sisteminin bakış açısına örnek olacağını düşünüyorum.
Yakın zamanda yapmış olduğum fotoğrafçılık sözleşmesinden bir maddeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Örnek Yargıtay kararında olduğu gibi olumsuz bir durum ile karşılaşılmaması için sözleşme maddenizi daha sağlam güvenilir hale getirebilirsiniz.
“Düğün tarihinde çekilen fotoğraf ve videoların yüklenici fotoğrafçı tarafından teknik aksaklıklar sebebiyle silinmesi/yanması vs gibi olumsuz durumlar yaşanması nedeniyle iş sahibine teslim edilememesi halinde düğün gününün yeniden telafisi mümkün olamayacağından yüklenici fotoğrafçı, müşteri iş sahibine hizmet bedelinin …… katı tutarında cezai bedel ödemekle yükümlüdür.”
YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2017/691
Karar Numarası: 2019/418
Karar Tarihi: 04.02.2019
Dava, düğün merasimi esnasında gerçekleştirilen ayıplı video çekimi nedeniyle uğranılan manevi zararın tahsili istemiyle açılmış olup mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen hüküm davacılar vekilince temyiz olunmuştur.
Davacılar vekili; davacılar… ve …’nın 08.06.2013 tarihinde gerçekleşecek düğün merasimi için davacı … ve davalı … Ziyafet ve Balo Salonları arasında kamera paket dahil (15.600TL+500 kamera) toplam 16.100,00 TL bedelli organizasyon sözleşmesi imzalandığını, sözleşme bedelinin ödendiğini, ancak düğün salonu ve diğer davalı fotoğrafçı S. Fotoğrafçılığın düğünün videosunu ya hiç çekmeyerek ya da çektikten sonra kaybederek kendilerine teslim etmediklerini belirterek tekrar yaşanması mümkün olmayan bu özel günün kaydedilememesi nedeniyle duyulan üzüntünün yol açtığı manevi zarara karşılık davacılardan … için 20.000,00 TL, … için 40.000,00 TL, … için 40.000,00 TL olmak üzere toplam 100.000,00 TL manevi tazminatın 08.06.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir. Davalılar davanın reddini talep etmiştir. Mahkeme tarafından davacı … için 2.000,00 TL, davacı … için 2.000,00 TL ve davacı … için 1.000,00 TL olmak üzere toplam 5.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Davalıların sözleşmeye aykırı olarak, gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek düğünün görüntülerinin kaydını sağlayamadıkları sabittir. Nikah, düğün gibi özel öneme sahip, insan hayatında genellikle bir kez yaşanan telafisi mümkün olmayan, önemli günlerin belgelenememiş olmasının, gelin, damat ve yakınları için yaşam boyu üzüntü kaynağı olacağı tartışmasızdır. Bu gibi günlerin yaratacağı anılar, kişiliğe bağlı olup, kişisel hak, maddi ve manevi çıkar sağlarlar.
Bu gibi sözleşmeye aykırı davranışların niteliği, özel hal ve şartları nedeniyle TBK’nın 49. maddesinde düzenlenen haksız fiile dönüştüğü, davacıların kişilik haklarının MK’nın 24. maddesi ve TBK 58. maddeleri anlamında zedelendiği mahkemenin de kabulündedir. Bu yasal düzenlemelere göre kişisel hakları haksız tecavüze uğrayan (haleldar olan) kimse uygun ölçüde manevi tazminat isteyebilir.
Borçlar Yasası’nın 47. maddesi gereğince yargıcın, özel durumları göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden yargıç, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde nesnel (objektif) ölçülere göre uygun (isabetli) bir biçimde göstermelidir.
Dava konusu olayın gelişimi, olay tarihi ve yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde davacılar yararına takdir olunan 2.000,00 TL, 2.000,00 TL ve 1.000,00 TL olmak üzere toplam 5.000,00 TL manevi tazminat miktarı azdır. Daha yüksek bir manevi tazminat takdiri gerekir. Öte yandan davacıların manevi tazminata ilişkin yasal faiz talebi de bulunmaktadır. Bu durumda dava tarihi itibariyle işlemeye başlayacak yasal faize de hükmedilmesi gerekmektedir. Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davacılar yararına BOZULMASINA, 2.037,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalılardan alınarak Yargıtay’daki duruşmada vekille temsil olunan davacılara verilmesine karar verilmiştir.
İNCELEME : Davacılar gelin ve damat, davalı fotoğrafçılardan toplamda 100.000 TL manevi tazminat istemiş ancak yerel mahkeme 5.000 TL manevi tazminata hükmetmiştir. Ancak Yargıtay yerel mahkemenin verdiği tazminatı az bulmuş ve daha yüksek bir tazminata hükmedilmesi gerektiği yönünde hüküm kurmuştur. Gerekçesi ise insan hayatında genellikle bir kez yaşanan telafisi mümkün olmayan, önemli günlerin belgelenememiş olmasının, gelin, damat ve yakınları için yaşam boyu üzüntü kaynağı olacağından 5.000 TL’nin az olduğunu ve daha yüksek bir tazminata hükmedilmesi gerektiğidir.
“Manevi tazminatın miktarı bir taraf için zenginleşme aracı, diğer taraf için de yıkım olmamalıdır !”
Manevi zarar, maddi zarar gibi hesaplanamaz. Çünkü kesin hesap unsurları yoktur. Kişi varlığının haksız ve hukuka aykırı eylemden etkilenme derecesini saptamak olanaksızdır. Ayrıca etkilenme derecesi kişiden kişiye değişir. Kimi çok etkilenir, kimi az. Ama kimse ne derece etkilendiğini (ne kadar üzüldüğünü, acı çektiğini) kanıtlayamaz. Bu konuda tanık da dinlenemez. Dinlense de inandırıcı olmaz ve tanık sözlerine dayanılarak yeterli sayılabilecek bir manevi tazminat tutarı belirlenmesi de olanaksızdır.
Kimilerine göre, manevi tazminat, acı ve üzüntüyü giderme ve öfkeyi yatıştırma parasıdır. Zarar görene manevi tazminat adı altında ödenecek bir miktar para, belirli bir oranda da olsa onun acı ve üzüntülerini azaltıp dindirecek, huzur ve rahatlama duygusu yaratacaktır. Her ne kadar, kişi varlığındaki eksilmenin para ile ölçülmesi olanaksız ise de, eksiltilen veya yok edilen değerin yerine yeni bir değer konularak kişi varlığındaki azalma, onun malvarlığı çoğaltılarak ve zarar verenin malvarlığı eksiltilerek bir denge sağlanmış olacaktır. Yargıtay 22.06.1966 gün 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında benimsenen ve Yargıtay’ın çoğu kararlarında yinelenen bu görüş (acı ve üzüntüyü giderme, bir huzur ve tatmin duygusu yaratma görüşü), yukarda da belirttiğimiz gibi, eski çağların öç almayı önlemek ve toplum barışını sağlamak için konulan kısas (göze göz, dişe diş) kuralını ve kısasın yerini alan “diyet” uygulamasını çağrıştırmaktadır. Belirsizlik ve ölçüsüzlük, diyetin gerisinde kalmaktadır. Ayrıca, İçtihadı Birleştirme Kararındaki “hükmedilecek manevi tazminatın bir sadaka niteliği taşımasından sakınılması ve buna karşılık da tatmin işlevini yerine getirip zarara uğrayanda bir huzur hissi, bir tatmin duygusu yaratması gerektiği” biçimindeki açıklamaların da uygulamada hiçbir yararı ve yol gösterici yanı bulunmamakta; bu türden soyut açıklamalar uygulayıcılara belirli bir ölçü verememektedir.
ÖNCELİKLE :
> Böyle bir uyuşmazlık ile karşılaşmamak için sözleşme hükümlerinizi ve manevi tazminat miktarınızı net şekilde belirlemelisiniz.
> Sözleşme yapmadınız ve karşınıza böyle bir uyuşmazlık çıkmış ise yapılması gereken her somut olayın farklı değerlendirileceğini, komşumuzun aldığı manevi tazminat ile bizim alacağımız tazminat miktarının farklı olacağını, her olayın birbirinden farklılıklar göstereceğini, her kişinin bu olaydan etkilenme derecesinin farklı olduğunu unutmayalım.
> Yaşadığınız benzer olaylara ilişkin örnek Yargıtay kararları bulma imkanınız var ise bunları mahkemeye sunalım, kesinlikle emsal teşkil edeceğinden çok faydalı olacaktır.
> Belirlenen tazminat miktarının fahiş olmamasına özen gösterelim.
> Tazminat miktarı ne kadar fahiş belirlenirse reddedilen kısım kadar karşı tarafın avukatına vekalet ücreti doğacağını unutmayalım.
> Hakimin değerlendirmesi için sadece dava dilekçesinin yeterli olmadığını, bu durumdan ne kadar etkilendiğimizi ortaya koyacak tüm delillerimizi sunmamız gerektiğini unutmayalım.
Yakında sizlerle paylaşacağım diğer yazılarım yayınlandığında ilk siz haberdar olmak isterseniz, aşağıdaki bölüme e-posta adresini yazıp “Abone Ol” linkine tıklamanız yeterli.
Saygılarımla
17 Ocak 2020 - www.arthenos.comAv.Fulden ELVERİR
İşbu yazıda Ahmet Çelik’in makalesinden yararlanılmıştır.
Sayfayı okumak için tıklayınız >